7 Ekim 2011 Cuma

Patara


Şehrin adının İ.Ö. 13. yy.’a ait Hitit metinlerinde geçmesi; Xanthos’un yanında Likya bölgesindeki en eski şehirlerinden biri olduğunu gösterir.

Kazıları Akdeniz Üniversitesi’nden Prof. Fahri Işık ve ekibi tarafından yürütülen Patara Antik Kenti, arkeolojik ve tarihsel değerlerinin yanında Akdeniz kaplumbağaları Caretta-Caretta’ların milyonlarca yıldır yumurtalarını bırakıp yavruladıkları ender sahillerden biri olması ile de ayrı bir doğasal öneme sahiptir.
Bölgenin en büyük ve en işlek limanı olarak önemini hiçbir devirde yitirmeyen Patara’nın yazıt ve sikkelerde Likya dilindeki adı “Pttara” olarak geçer. Helenistik ve daha sonraki dönemlerde “Patara”, Arap kaynaklarında ise “Batara” olarak anılır.
Helenistik dönemlerde Tanrı Apollon’un kışlık kehanet merkezi Likya Birliği’nin üç oy hakkına sahip şehirlerinden biri, Bizans döneminde ise Aziz Nicholas’ın doğum yeri olarak ün yapmış kenti, kutsal topraklara giden hacılar bir uğrak limanı olarak kullanmışlardır.
Yaşamını 16. yy.’da Osmanlı Sultanı II. Beyazıt’a kadar sürdüren Patara bu önemini hiç şüphesiz Akdeniz ticaret yollarının üzerinde korumalı bir limana sahip olmasına borçludur. Genel olarak antik liman çevresinde odaklaşan kent merkezi, zamanla körfez ile doğudaki liman arasında kalan teraslara yayılmıştır.
Şehrin önemini yitirip terk edilmeye başlanması, limanın kum ve çamurla dolmasıyla ve 7. yy.’dan itibaren güney kıyılarına yapılan Arap akınlarına karşı kentin yukarılara kaymış olmasıyla açıklanabilir.

Patara, 1811-1812 yıllarında İngiliz Deniz Kuvvetleri’ne ait geminin kaptanı Beaufort tarafından yeniden bulunmasıyla tarih sahnesinden bir kez daha çıkmış, 1842 yılında ise C. Fellows ve arkadaşlarının bugün British Museum’da sergilenen Xanthos’un ünlü anıtlarını yükledikleri liman yine Patara olmuştur.
Xanthos vadisinin son şehri ve Likya’nın en büyük liman kapısı olan Patara, bugün Akdeniz’in en temiz sahillerinin kenarında kum ve çalılarla kaplı durumdadır. Deniz kumlarının doldurmasıyla denizle ilişkisi kesilen antik liman, bataklık ve göl halini almış, bataklıkta oluşan “ılgınlar” (Tamarix sp.) zamanla bölgenin kendine has bitkisi olmuştur.


Patara kenti kalıntıları Fethiye-Kalkan yolu sapağından itibaren başlar. Yolun solunda Tavaş Tepede kule ile Gelemiş köyüne girmeden önce köprü vardır. Köy içerisinde yine yolun solunda kilise ile sağ kısımlarda anıt mezarlar bulunur. Kontrol noktasından itibaren bataklık haline dönüşen liman ile anıt mezarları izleyerek devam edersiniz.
Patara’nın genel görünümü diğer Likya kentlerinin özelliklerini göstermez. Her ne kadar erken dönemlere ait kalıntılar varsa da yapılar ve kent planı zamanla çok değişmiştir. Bugün ayakta kalan yapıların çoğu Roma-Bizans ve hatta Ortaçağ’a aittir.




Anıt mezarların devamında sağda bir kilise, solda ise Bazilika kalıntılarını görmek mümkündür.


Kiliseden sonra, bazilikanın karşısında tepecik nekropolüne ait farklı mezarlar ve lahitler görülür.





Şehre girişte size görkemli ve çok iyi korunmuş bir "Roma Zafer Takı" karşılar.
İ.S. 100′lü yıllarda bölge valisi adına inşa edildiği kitabelerinden anlaşılmaktadır. 

Takın batısındaki Tepecik'in yamaçlarında, Likya tipi lahitlerin bulunduğu mezarlık alanı uzanır. Şehir merkezinin kuzeyinde yer alan tepecik, güneyinde bulunan Kurşunlu tepe gibi kente ve her yöne hakimdir. Tepecikte nekropol'den başka limana doğru olan yamaçta bir bazilika daha vardır.

Kentin önemli yapıları Tepecikten böyle görülür.

Kentin Önemli Yapıları : 

Tiyatro
<---Gladyatör Ekipmanları

Kitabe --->


Kentin en güney ucundaki Kurşunlu Tepe’ye yaslanmış olan tiyatro, Helenistik Dönem (İ.Ö. 2. yy.) özellikleri gösterir. Ancak İ.S. 1. yy.’ın ortalarında birçok Likya kentinde etkisini gösteren depremle yıkılmış ve yeniden inşa edilmiş olup, bugün büyük ölçüde plajdan gelen kumla doludur. Doğu girişindeki mükemmel kitabe İ.S. 147′deki onarım ve ekleri anlatmaktadır.


Tiyatronun yaslandığı Kurşunlu Tepe şehrin genel görünümünün ve yörenin seyredildiği en güzel köşedir. Buradan şehrin diğer kalıntıları; Meclis Binası, Vespasian Hamamları, Korinth Tapınağı, ana cadde, liman ve Hadrian dönemi ambarı rahatlıkla izlenebilir. 


Meclis Binası
Likya birliğinin başkenti olan Patara'nın toplantılara ev sahipliği yaptığı bina, halen restore çalışmaları devam etmektedir. Meclis Binası’nın ilk inşa ediliş tarihinin kesin olarak bilinmemesine rağmen, yapının ilk evresini Patara’nın Likya Birliği Başkenti olduğu bir döneme tarihlemek mümkündür. Her ne kadar Meclis Binası’nda ele geçen yazıtlar Roma Dönemi’ne işaret etse de, Patara’nın Hellenistik Dönemde birlik merkezi olduğu yine Patara’da ele geçen diğer yazıtlarla belgelenmiştir. 

Ana Cadde
Kuzeybatıdaki limanı güneydeki Devlet Agorası’na bağlar. Bataklık suyu nedeniyle Agora Kapısı’ndan kuzeye doğru yüz metresi açılabilmiştir. 12.60 m’lik ölçüsüyle Anadolu’nun en geniş ve iyi korunmuş caddelerindendir. Doğu kenarına 1.50 m genişliğinde bir kaldırım döşenmiştir, tekerlek izi yoktur ve altından kanalizasyon geçmektedir. Her iki yanı sütunlarla sınırlanmıştır; bunların oluşturduğu üzeri örtülü görkemli geçeneklerin arkasında dükkanlar bulunur. Sütunlu yan caddelerden birinin, Korinth Tapınağı’nın az kuzeyinden ayrılarak limanın güney kenarı boyunca batıya uzandığı anlaşılır. Varlığına ilişkin en erken yazıt İÖ. 1. yüzyıldan, en geçi ise İS. 3. yüzyıl ortalarındandır. Limanın doğusunda ve Hurmalık Hamamı’nın güneybatı köşesinde günyüzüne çıkan dörtyol kavşağı, görsel bir resim çizer. 


Vespasian Hamamı

Likyanın bilinen en eski, Patara'nın en büyük hamamıdır. Flavius Vespasianus tarafından yeniden inşa edildi.

 


Leto Hurmalığı ve Liman (Hurmalık) Hamamı
Hamam Tepecik’in güney topuğunda konumlanır. Leto Hurmalığı’nın kuzeydoğu çaprazındaki yakın konumuyla bu ad verilir; diğer hamamlara göre, batısındaki Liman’a en yakın olması nedeniyle bir ara “Liman Hamamı”  da denilmiştir. Kavşağın doğu-batı ve güney-kuzey uzantıları dibinden geçer ve güneybatı köşesinde birleşir. Doğu-batı yönünde uzanır ve etkileyici mimarisiyle kentin en alımlı yapılarından birini oluşturur. Yanyana dizili dikdörtgen üç mekanıyla, Lykia hamamlarına özgü geleneği bozmaz. Tümüyle çökmüş olan doğudaki eklenti, içinde bir yüzme havuzunu da içermesi olası palaestradır.
Tuğla örgülü ve tonoz örtülü dükkânlar hamamın güneyinde konumlanmıştır. Bu dükkânların önünde ortalama 4 metre genişliğinde ve 75 metre uzunluğunda bir cadde bulunmaktadır. Bu yol, hamamın güney duvarı boyunca uzanır; doğu uçta mozaikli bir alanla kesilir, batıda ise kavşağa birleşir. Caddenin taş döşemesi niteliklidir, üzerinde tekerlek izi yoktur; altından geçen kanalizasyona işliklerden açılan atıksu ağızları, ilkel bir geç evre işçiliği sergiler. Ortaya yakın yerde döşemeler sökülerek açılan 3.50 m çapında ve 1.50 m derinliğinde  bir çukur belli ki hamamı süsleyen heykelleri ve iç duvarları kaplayan mermer levhaları Hristiyanlık zamanında kirece dönüştürmek içindir. Hamamı köşeleyen kavşak nedeniyle cadde, onunla birlikte tasarlanmış ve eşzamanda yapılmış olmalıdır. 

.....

Delos’ta ot bitmez ki hurma bitsin… Leto da diyor ki; şu karşıda gördüğünüz hamamın yanı başında yaşı 1000-2000 yılına kadar giden bir tarihsel hurmalık var. Ve onun yanı başında antik bir liman ve göl var. Adı Tekerlek Gölü. İşte hurmalık işte yanı başında Tekerlek Gölü. Delos’ta ne o var ne diğeri... Ve Yunanlar daha o zaman diyor ki tanrı altı yaz ayı Delos’taydı kehanet dağıtırdı, altı kış ayı da Patara’ya giderdi.
.....
Leto'nun oğlu Apollon Patara'da Dünya'ya gelmiştir..

Deniz Feneri

Roma İmparatoru Neron tarafından yaptırılmıştır. 
Patara Feneri'nde antik döneme ait özel yazı tekniği ile bakır ve altın kaplama harflerle bir de ithaf yazısı bulunmuştur.
İthaf yazısı "Tanrısal Claudius'un oğlu, Tiberius Ceasar Augustus ve Germannicus Ceasar'ın torunu, tanrısal Augustus'un torununun oğlu; 11 kez tribunat erkinin sahibi, 4.kez Konsal, karaların ve denizlerin efendisi ve vatanın babası Nero Claudius Ceasar bu feneri denizcilerin selameti için yaptırdı. İnşaatı, propraetorik düzeydeki imparatorluk valisi Sextus Marcşus Priseus yürüttü." şeklindedir. 
Patara'daki deniz feneri Dünya'nın en erken deniz feneridir.
Restore çalışmaları devam etmektedir. Resimler Mayıs 2011'e aittir.
Tahıl Ambarı
Kurşunlu tepenin kuzeybatısındaki bataklığın arkasındaki tahıl ambarı (Granarium), 65*32 m boyutlarıyla Patara’nın günümüzde kalmış anıtsal yapılarından biri olup İmparator Hadrian (117-138) dönemine tarihlenmektedir. 
Ambarın kentle direk ilişkisinin olmaması kente hizmet etmediğini, gemilerle gelen belki de kentte kışlayan buğdayın depolanmasında kullanıldığını göstermektedir.




<--  Antik Roma (Korinth) Tapınağı  -->



Tapınak yanında Bizans Kilisesi

Patara'da 4 adet kilise bulunduğu tespit edilmiştir.
ilk Kilise Tak'tan öncedir. Yazının ilk kısımlarında resimlenmiştir.

<-- Kilise
Kilise -->
Resimler Mayıs 2011 de çekilmiştir. Kazı çalışmaları devam etmiş, 4. kilise burada ortaya çıkarılmıştır.
02.Eylül.2011   Tarihli haber 

Kurşunlu Tepede Tapınak Mezar


 
<--- Su Basınç Odası
Şehrin suyu yaklaşık 20 km. kuzeydoğusundaki İslamlar köyü yakınlarından, Kızıltepe yamacındaki kayalıktan getirilmiştir. Kaynakla şehir arasında, Fırnaz İskelesi’nin kuzeyindeki; “Delik Kemer” olarak adlandırılan bölüm ise su yollarının en anıtsal bölümüdür.
         Delikkemer    
Akbel’den Patara’ya 25 km’lik yolculukla su sağlayan sistem, devasa kayaların ortası delinerek birbirine geçirilmesi tekniğiyle yapılan söz konusu Kemer, insanoğlunun yaratıcılığına özel bir örnek teşkil ediyor. Bir tarafı dişi, bir tarafı erkek olarak tasarlanan dev taş bloklar, kireçli suyun da etkisiyle zamanla adeta kaynaşarak geçme noktalarından su sızdırmaz bir hale gelmiş. Uzaklardaki kaynağından kanallar yardımıyla taşınan su, basınç sistemi aracılığıyla Kemer üzerinden yükseltileri kolayca aşıyor. Kocaman taşların özen ve ustalıkla işlenip birbirine eklenerek su hattının tasarlanması, o dönemin olanakları düşünüldüğünde hayranlık uyandıran bir biçim olarak karşımıza çıkıyor.      
        Roma'ya ait ve 2000 yıllıktır. Su, 1,6 m. kalınlık ve en çok 12 m. yüksekliğe sahip duvar üzerinden taş bloklardan yapılmış borular aracılığıyla taşınır. Borular her biri 90x90 cm, 50 cm. kalınlık ve 30 cm. çapındaki bir deliğe sahip taş bloklardan oluşur. Her biri 800 kğ. ağırlığındadır.
       Bazı taşların üzerinde yer alan delikler havayı çıkarmak ve birikintileri temizlemek için kullanılmıştır.

Patara Antik Kenti kadar Sahili ve kumu da göz alıcıdır.

 
Patara kumsalı, çevredeki kumsalların en uzunu ve en görkemlisidir. 18 km. uzunluğundaki kumsalın derinliği yer yer 200-300 metreye ulaşır. Kumu incedir. En ufak bir taşa rastlayamazsınız.
Denizi ise sığdır. Patara Plajı, İngiliz Sunday Times gazetesi tarafından 'Dünyanın En Güzel Plajları' arasında gösterildi. Sahil o kadar geniştir ki hiçbir zaman kalabalık hissedilmez.

 Patara kumsalı deniz kaplumbağalarının (caretta caretta) yumurta bıraktıkları ender plajlardan birisidir. Plaj, Özel Çevre Koruma Kurulu’nun koruması altında olup Hacettepe Üniversitesi’nden bir grup ekip ise kaplumbağaların üreme koşullarını kolaylaştırmaktadır. Çünkü bu hayvanlar yok olma riski ile karsı karsıyadır.






 Patara plajı genişliği ve uzunluğu kadar, kum tepeleri nedeniyle de geçmişte Yeşilçam filmleri tarafından çöl sahnelerinde fon olarak kullanılmıştır.




Essiz doğa manzarası; denizin, rüzgârın ve kumun sessiz gücünü iliklerinize kadar hissetmek her gittiğinizde mümkündür.
Gün batımının güzelliği Patara'da daha bir başkadır.






Oldukça uzun bir sahil şeridine sahip olan Patara ile birlikte kuzey doğusunda bulunan Xanthos ve Letoon'un mutlaka korunması gerekmektedir.

Bu koruma görevini ise bir askeri ve donanma üssü olan "PYDNAİ" Kalesi üstlenmiştir.


 



Kale likya döneminde yapılmış olup, Roma ve Bizans dönemlerinde de kullanılmıştır. Mükemmel bir diogonal kesme taş işçiliğine sahip kalenin tüm duvarları ile burçları hale dimdik ayaktadır.





Sanal Tur                                                                                                           Video   1      2 


Yazılarımızda; başta Patara antik kentine büyük emekleri geçen Prof. Dr. Fahri Işık, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Antalya müzesi ve Kalkan Belediyesi'nin çalışmaları ile yine Lycian Turkey ve pek çok internet sitesine ait çalışmalardan yararlanılmıştır. 
Yazılarından yararlandığımız kişi, kurum ve kuruluşlarla birlikte, bu güzellikleri görmemize neden olan, Kınık'ta görev yapan oğluma teşekkür ederim.





19 Eylül 2011 Pazartesi

Letoon

Leto, Apollo ve Artemis
Leto :
Gök Titanları Kolos ve Phoebe'nin kızıdır. Zeus'la birlikte olur ve hamile kalır. Zeus'un eşi Hera, Leto'nun çocuklarını doğurmasını istemez. Leto kaçmak zorunda kalır. Delos adasına sığınır. Poseidon bu kaçışa yardımcı olmuştur. Artemis'i burada doğurur. Hera burada da Leto'yu bulur. Zeus'un çıkarmış olduğu rüzgârla ada yüzer Leto'yu Xantos ırmağının denize döküldüğü yere, Patara'ya getirir. Bir efsaneye göre Apollo Patara'da dünyaya gelir. Çocuklarını yıkamak isteyen Leto ırmağı takip ederek, ırmağın kaynağına ulaşır. Buradaki halk (çobanlar) Leto'yu istemez. Buna kızan Leto bunları kurbağaya çevirir.
Xantos ırmağı (Bugünkü Eşen çayı) Leto için oluşmuştur. 



Apollon ve Oku
Apollon (Latince:Apollo): 
Mitolojide müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısıdır. Ayrıca kehanet yapan, bilici tanrıdır. Aynı zamanda kahinlik yeteneğini diğer insanlara da transfer edebilir (Kassandra). 
Zeus ve Leto'nun oğlu, Artemis'in ikiz kardeşidir. Ayrıca adı değişmeden, Roma mitolojisine geçen tek tanrıdır. 
Altın bir lir çalar ve Müzler korosunun başıdır. 
Gümüş yayıyla oku en uzağa o atabilir; okların tanrısıdır. 
Tıbbı insanlara o öğretmiştir; hekimliğin tanrısıdır. 
Asla yalan söylemez; ışığın ve gerçeğin tanrısıdır. Kutsal ağacı defne, hayvanları yunus, atmaca, kuğu ve kargadır. 
Lakapları "okçu", "Likya'lı" ve Latince'de yırtıcı kuşlara ilişkin olarak kullanılan, "yırtıcı" anlamına gelen "Vulturus"dur. 
Orfe öğretisinde sezgi, ilham ve vicdanın sembolü olan Apollon'dan Yunan mitolojisinde sık sık “Lykya’lı olarak söz edilir. Likyalı sıfatının kökeni Luvi dilinde ışık anlamına gelen, kurt anlamındaki “lyk” sözcüğüdür ki, sözcük Latincede lux biçimine dönüşmüştür.
                               
                               Artemis:
Artemis ve
Sembol Hayvanı Geyik
Efes Artemis'i
Roma'daki adı Diana, Zeus ile Leto’nun kızı. Phoebe olarak da bilinir. Apollon’un ikiz kız kardeşi, vahşi doğa, avcılık ve ay tanrıçası. Ares'in dostu ve en büyük Yunan tanrıçalarından biridir.

Artemis, güzel, endamlı, ciddi yüzlü, tanrısal bir bakiredir. Saf ışık tanrıçası olarak afifliği sembolize eder. 
Kardeşinden bir gün önce doğup Apollon’un doğumu sırasında annesine yardım etmiştir. Annesinin çektiği acıyı gören Artemis evlenmemeye ve bakire kalmaya yemin etmiştir. Delos adasında doğmuştur. Apollon güneşi, Artemis ise ayı temsil eder; Apollon’a "Phoebos" (parlak, ışıklı) denildiği gibi, Artemis’e de "Phoebe" denilirdi. İkisi de yayla silahlanmıştır, oklar atarlar; oklar güneş ve ay ışınlarının sembolüdür. 
Sonraları Artemis adına türlü kültlere sapılmıştır. Bunlardan biri, Efes’de Artemis’e, bütün tabiatı dölleştiren ve göğsü sayısız memelerle örtülü bir tanrıça gibi düşünülerek tapınılmasından doğan kült idi.

Leton; Fethiye-Kaş karayolunun 65 km.sinde Kumluova Köyü yakınında bulunmaktadır. Şair Ovidius'un anlattığı bir öyküye göre kent, Leto'nun adına kurulmuştur. Kentte en eski yerleşim izleri M.Ö. 7. yüzyıla kadar gider. Kalıntılar ve ele geçen kitabeler buranın dinsel ve politik bir alan olduğunu göstermektedir. Letoon M.S. 7. yüzyılda terkedilmiştir. 

Düz gitmeyip sağa dönün
Eşen Köprüsü kenarı



Xanthos'dan Kınık'a inerek Eşen çayı köprüsünü geçip hemen sola dönülür. dar ve köyü bir asfalt yolla nehir takip edilir. Nehrin sonundaki tabela ağaççığın arkasında kaldığından dikkatli olmakta fayda vardır.





Dünya Miras Listesindedir.
Türkiye'deki Unesco Dünya Mirasları
Kapadokya ve Göreme Milli Parkı (1985) [694]
Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (1985) [695]
İstanbul'daki Tarihi Yerler (1985) [87]
Hattuşaş: Hitit Başkenti (1986) [696]
Nemrut Dağı (1987) [697]
Pamukkale ve Hierapolis Milli Parkı (1988) [698]
Ksantos-Letoon (1988) [699]
Tarihi Safranbolu Şehri (1994) [700]
Truva (antik şehir) (1998) [701]
Selimiye Camii ve Külliyesi (Edirne) (2011) [702]

Başlangıçta Leto kutsal alanı kırsal bir kült yeriydi, Ksanthos halicinin bataklıkları arasındaki bir düzlüğün ortasındaki bir tepecikten fışkıran bir su kaynağı olan Elyana’lar kültünün merkeziydi. Burası M.Ö. V.yy.ın sonunda, Arbinas Hanedanı döneminde önem kazanmaya başlar ve bu devrede Leto, Artemis ve Apollon’a atanan üç tapınak yapılır. Hellenistik döneme gelindiğinde burası en ihtişamlı dönemini yaşamaya başlar, kutsal alanı çevreleyen büyük portikolar ile M.Ö. II. yy.a ait bir tiyatro yapılır. Roma döneminde ise Lykia’nın eyalet olarak küçülmesine karşın burası dini niteliğinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Bu devirde Tanrılaştırılmış Roma İmparatorları kültü için bir salon ve İmparator Hadrianus’a atanan büyük anıtsal bir çeşme yapılmıştır. Hıristiyanlığın yayılmasıyla VI. yy.da bir de kilise ilave edilmiştir. Yalnız bu kilisenin yapımında antik eserlerin yıkılmış parçaları kullanılmıştır. Daha sonra da bu kutsal alan terk edilmiştir.

TAPINAKLAR
Apollo Tapınağı
Leto Tapınağı
Artemis Tapınağı
Yan yana üç tapınak bulunmaktadır. Bunlardan en kuzeydeki Leto, ortadaki Artemis, güneyindeki Apollon'a adanmıştır. Artemis Tapınağının diğerlerine göre daha küçük oluşu dikkati çeker.

TİYATRO

Helenistik Döneme ait Grek Planlı tiyatro Letoon'un kuzeyindedir. Basamakların normal oturma yerlerinin inceltilerek yapılmıştır. Tiyatroda her hangi çalışma mevcut değildir. Tabanı kumlarla kaplıdır.




Sahne kısmı ayakta olmayan tiyatronun 'cavea'sı iyi korunmuştur. Doğu ve batıdaki kapılar Dorik frizlerle süslenmiştir. Tiyatronun merkez kısmı tepeye oturtulmuştur. 'Cavea' bir diyazoma ile iki bölüme ayrılmıştır. Tiyatro büyük ölçüde Patara tiyatrosunu hatırlatmaktadır.



Nymphaeum
 
NYMPHAEUM/ANITSAL ÇEŞME

Kilisenin batısında anıtsal nitelikte olan Nymphaeum, havuzla ayrılan iki binadan oluşur. Hellenistik zamana tarihlenen doğudaki kompleks paralel iki duvar tarafından çevrelenir. Batıdaki binanın yüzünde kubbeli bir oyuk vardır. Havuz yarım daire şeklindeki sütunlu giriş tarafından çevrelenmiştir. 12m x 10m boyutlarındaki dikdötgen oda sütunlu girişe iki odayla bağlanır. "Hadrianus"a ithaf edilen heykel duvardaki oyukların merkezinde bulunmaktadır. 


 
Çeşme Yapısı
Havuz
 
Çeşme yapısı

Çeşme Yapısı Detay
Aslan Ağzı Çeşme


Her ne kadar çeşme yapısından uzakta sergilenmiş olsa da Arslanın ağzında bulunan delik ve üst kısmının havuz şeklinde olması çeşmeye ait olduğu kanaati uyandırmıştır.--->

 


 

Çeşmenin önünde yer alan kutsal cadde sağlı sollu yazıtlarla bezenmiştir.

Yazıt
Kutsal Cadde
Yazıt

Yazıt


Kazılar sırasında tapınak kalıntılarının arasında Lykia tarihine ışık tutabilecek ve yazısının çözümüne yardımcı olabilecek nitelikte yazıtlar bulunmuştur. Bu yazıtlardan en önemlisi Büyük İskender'in (Yunanca Alexandros, İngilizce Alexander) Letoon'a ziyaretini anlatandır. Aram, Yunan ve Lykia dillerinde yazılmış olan ve Kaunos'un mitolojik kurucusu "Basileus"u anlatan yazıt, Lykia yazısına ışık tutabilecek nitelikte bir arkeolojik keşiftir. 

 Nymphaeum'da henüz bir çalışma yapılmamış olup, temizlik aşamasındadır. Çalışmaların tamamlanması sonrasında muhteşem bir yapının ortaya çıkacağı şimdiden aşikardır.


REVAK/SÜTUNLU SALON

Roma İmparatorları için yapılmıştır.
Leto tarafından gerçekleştirilen bir lanet sonucu oluştuğu inanılan kurbağalar ile su kaplumbağalarına revak içerisinde bol miktarda görmek mümkündür.



 
Kilise
Kilise


KİLİSE

Hıristiyanlığın yayılmasıyla VI.yy.da bir de kilise ilave edilmiştir. Tapınakların arkasında yer alır.







Kilisede Mozaik
Kilisede Mozaik


Kilisenin yapımında antik eserlerin yıkılmış parçaları 
kullanılmıştır. 



 




Tapınaklara ait olduğu kesin
Duvarda Kullanılan Yazıt
Merdivende kullanılan Yazıt

MANASTIR KALINTILARI

1
3
2

DETAYLAR

Detay 3
Detay 1
Detay 2

   
Muhteşem

Apollon Tapınağı Mozaik
yay ve Ok - Kehanet - Lir










 
Letoon’daki arkeolojik araştırmalara 1950 yılında Henri Metzger yönetimindeki Fransız araştırma gurubunca başlanmış olup, Chrystian Le Roy tarafından sürdürülmüştür. 2011 yılı başından itibaren çalışmalar Başkent Üniversitesince gerçekleşmektedir. Bu yıla ait çalışmalar daha çok temizlik niteliğinde olmuştur.